Adana Avukat, Adana Boşanma Davaları, Adana Aile Hukuku Davaları, Pek Kötü ve Onur Kırıcı Davranış, Özel Boşanma Sebepleri, Genel Boşanma Sebepleri, Mal Tasfiyesi Davası, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Av. Mustafa Onur Kutlay, Av. Nazan Akça Subaşı
Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik birliği, eşlerin karşılıklı hak ve yükümlülüklerine dayanır ve eşlerin sadakat, saygı, güven gibi unsurlar çerçevesinde birbirine bağlı olmasını gerektirir. Ancak bazı durumlarda, eşlerden birinin davranışları bu birlikteliği derinden sarsabilir ve taraflar arasında onarılamaz bir hasara yol açabilir. Bu tür davranışlardan biri de "pek kötü ve onur kırıcı davranış" olarak tanımlanan eylemlerdir. Bu yazıda, bu tür davranışların boşanma sebebi olarak değerlendirilmesi, hukuki dayanakları ve uygulamaları ele alınacaktır.
Türk Medeni Kanunu 162 hükmü şöyledir: "Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası
açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur. "
"Pek kötü" ve "onur kırıcı davranış" kavramları, her iki tarafın kişisel hak ve hürriyetlerini ciddi şekilde zedeleyen eylemleri kapsar. Bu davranışlar, fiziksel veya psikolojik şiddet, ağır hakaretler, küçük düşürücü eylemler veya sosyal itibarı zedeleyen tavırlar şeklinde ortaya çıkabilir. Kısaca, bir eşin diğerine karşı gerçekleştirdiği, onuruna, saygınlığına, kişisel haklarına zarar veren ve evlilik birliğini sürdüremez hale getiren davranışlar bu kapsamda değerlendirilir.
Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesi, "eşlerden biri, diğerine pek kötü veya onur kırıcı bir davranışta bulunursa" diğer eşin boşanma davası açabileceğini hükme bağlar. Bu maddeye göre, boşanma sebebi olarak kabul edilen pek kötü davranışlar arasında:
Bu tür davranışlar, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olur ve mağdur eşin kişilik haklarının korunması amacıyla boşanma sebebi olarak kabul edilir.
Pek kötü ve onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davalarında, bu iddiaların ispatı oldukça önemlidir. Bu tür iddialar genellikle tanık beyanları, doktor raporları, yazılı belgeler (örneğin, tehdit mesajları) veya güvenlik kamerası kayıtları gibi delillerle desteklenir. Özellikle şiddet veya hakaret gibi somut olayların yaşandığı durumlarda, bu olayları kanıtlayacak somut deliller sunulması gerekmektedir. İddiaların ciddiyeti ve ispatı boşanma kararını doğrudan etkileyebilir.
Boşanma davası açılırken, davacının, eşinin gerçekleştirdiği pek kötü ve onur kırıcı davranışları somut bir şekilde açıklaması ve bu davranışların evlilik birliğini sürdürmeyi imkansız hale getirdiğini ispatlaması gerekir. Mahkeme, sunulan delilleri değerlendirerek, bu davranışların boşanma sebebi olup olmadığına karar verir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı olmadığı gibi açılan bir davada affedildiğine dair delillerin sunulması halinde davanın reddine karar verilir.
Boşanma kararının ardından, eşlerin mal varlığı paylaşımı, nafaka ve velayet gibi konular da gündeme gelir. Pek kötü ve onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma kararı verildiğinde, bu tür davranışların mağduru olan taraf, nafaka veya tazminat talep etme hakkına da sahip olabilir. Ancak bu talepler, mahkemenin belirleyeceği ölçüde değerlendirilir.
Pek kötü ve onur kırıcı davranışlar, evlilik birliğini ciddi şekilde zedeleyen ve taraflar arasında onarılamaz bir güven kaybına yol açan durumlardır. Türk Medeni Kanunu, bu tür durumlarda mağdur olan tarafın haklarını koruma altına almakta ve boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Bu süreçte, iddiaların kanıtlanması ve hukuki çerçevede değerlendirilmesi, boşanma kararının verilmesinde belirleyici rol oynamaktadır.
7. Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2018/196 K. 2019/929 T. 12.2.2019 sayılı kararı şöyledir: “ Davacı-karşı davalı erkek Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca boşanma talep etmiş, mahkemece davalı-karşı davacı kadının hakaretleri bulunduğu az da olsa kusurlu olduğu tespiti yapılmış ne var ki davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe hakaret etmiş olması, ağır derecede onur kırıcı davranış olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle erkeğin davasının reddine karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; mahkemece davacı-karşı davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, davalı-karşı davacı kadının da birden fazla kez başkaları yanında ve ayrıca mesaj atmak suretiyle, eşine sen erkek misin, sen aynaya bakmıyor musun, kendini görmüyor musun, kuş beyinli, salak ve gerizekalı tarzı hakaretlerde bulunduğu ancak boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, dosya kapsamına yansıyan hakaret ve aşağılamaların sıklığı ile içerikleri ve ağırlığı dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe onur kırıcı davranışta bulunduğu görülmekle, davacı-karşı davalı erkeğin de boşanma davasının ( TMK m. 162 ) kabulü zorunlu hale gelmiştir. Ne var ki, yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere; kadının kabul edilen boşanma davasındaki, boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma davasının da konusuz hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücreti ve yargılama giderlerini takdir ve tayin eder ( HMK m. 331/1 ). Bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/14215 E. , 2016/4389 K. sayılı kararı şöyledir: "Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 7.3.2016 günü temyiz eden davalı ... ile vekili Av. ... ve karşı taraf davacı ... vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı kadın, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiş; mahkemece, davalı erkeğin ''eşine kötü, saygısız davrandığı, onu aşağıladığı, hakaret ettiği, eşine ve çocuğuna şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, sadakatsiz davrandığı, gelirini ailesinden gizlediği ve ortak konutu terk ettiği'' gerekçesiyle tarafların pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK m. 162) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) sebepleriyle boşanmalarına karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 162. maddesi gereğince pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, her türlü kötü veya onur kırıcı davranış değil, ağır derecede pek kötü veya onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi gerekir.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı erkeğin başka bir kadınla duygusal içerikte mesajlaşmak suretiyle güven sarsıcı davranışlar sergilediği, eşine karşı ilgisiz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmediği ve ''sen ne işe yararsın diyerek'' eşini aşağıladığı anlaşılmaktadır. Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen eşine yönelik fiziksel şiddet fiilinin 2012 yılı Mayıs ayında gerçekleştiği ve sonrasında evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam ettiği anlaşılmakta olup, kadının bu olayı affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Bu duruma göre davalı erkeğin gerçekleşen kusurlu davranışları pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli değildir. Davacı kadının açtığı davada Türk Medeni Kanununun 162. maddesi koşulları oluşmadığı halde, kadının Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. mdddesine dayalı boşanma davası ile boşanmanın fer'ileri yönünden yeniden karar verileceğinden bu yönlere yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 1350.00 TL. vekalet ücretinin ...'den alınıp ...'a verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi."
Linkler
Hizmetlerimiz
Ücret Tarifesi
SIKÇA SORULAN SORULAR
İletişim
Üyelik sözleşmesi
Gizlilik Politikası
KVKK Aydınlatma Metni
Çerez (Cookie) Bildirimi
Hakkımızda
KUTLAY HUKUK BÜROSU 2017 yılında Av. Mustafa Onur KUTLAY tarafından kuruldu. 2017 yılından itibaren faaliyetlerine Adana’da devam eden büromuz kurulduğu günden bugüne kadar müvekkillerine avukatlık ve danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kutlay Hukuk Bürosu Her hakkı saklıdır.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.